vaay babam zengin mode on,
Allah daha fazla kazandırsın kardeşim öncelikle,
Sonrasında audilerin yakıt masraflarının çooook fazla olduğunu unutma derim,
otomatik benzinli audi a3 ort. 11-12 tlt yakar 100 km de, dizelde 1-2 lt aşağısıdır.
toyota auris lere bak derim,
yeni yeni honda civic dizeller çıktı onlara bak derim,
citroen ds ler var onlar güzel ama o paraya fransız arabası alınmaz diyenler çok olucaktır ki haklılar.
Alfa romeo guiletta lara bak derim
volvoların fiyatlarını ve yakıt alternatiflerini bilmiyorum ama varsa uygun düşünülebilir
tabi golf diyenler çoğunlukta olacaktır.
tabi bunlar audi gibi olurmu bilemem

onerdiginiz arabalara bakiyorum. super bir cevap yazmissin eyvallah. fransiz arabasi almayi kesinlikle dusunmuyorumm. cok gicik arabalar. italyan alfa romeo olabilir. diger turlu benim sempatim olan markalar japon kore ve alman. dedigim gibi az yaksin yeter bana altindan kalkamam fiyatin.

a1 alma ne olursun, erkek adamsın.

a4 bak hacı abi. golf tabiki en iyi seçim ama "artistik" değil bir audi mbmw mercedes gibi :)

eğer otomatik vites şart değil dersen 1.16d al. hem bmw hem çok az yakar. mesela ilandakinin sıfırdan pek farkı yok gibi. tabi görmeden bilinmez.

www.sahibinden.com

kesilnikle otomatik vites olsun. sevmiyorum duz vites.

audi, alfa guiletta ikisi de çok yakar.

şuan en az yakan dizel motorlar fransız markalarında maalesef.

mini cooper dizel düşünebilirsin alternatif olarak.volvo diyeceğim ama gereksiz pahalı bence.

volvolara bak derim ben de o bütçeyle.

1.16d, 3.20d, dizel golf en iyi alternatifler

kız arabası demezsen: www.sahibinden.com

yeni toyota auris dizel alirdim.

ya da mercedes yeni a serisi de cok guzel.

a1 ne la kız arabası. 2012 a3 tfsi var bende muhteşem yakıyor onu söyleyim. dizelleri hakkında bilgim yok ama o arabanın asıl özelliği çevikliği zaten. dizel a3'ler benzinli kadar çevik değil. bi araştırmışlığım yok ama mersoların yeni a serisini acayip övüyorlar.

audi tavsiye etmem, bmw 1 serisi olabilir onun yerine, ikinci elde seçenekler çoğalır. az yaksın derseniz dizel otomatik.

az yaksin dizel otomatik olacak. bunlar vazgecilemez.

pardon, dizel otomatik demişsiniz zaten, sadece otomatik kısmını görmüştüm.

linkteki new beetle +1.

mercedes a serisi dizel otomatik, şiddetle tavsiye

a serisi estetik değil de b serisi idare eder.

dizel otomatik a serisi 109 bin TL. hem de 1.8 lt.

60bin'lik al, üstünü yakıta yatırır istediğin gibi binersin. bu da bi seçenek

Volvo c30 ya da v40 a da bak.

biraz daha ertele bence, suriye'ye müdahale falan da olacak diyorlar, oralar zaten karışık. gerek yok şu an bence.

suriyeden mısırdan pek sıra gelmiyo ama lübnan da çok sıkıntılı bi dönemde. aman diyim

1 yıl önce annem ile teyzem gitti. bir sıkıntı yaşamadılar. hatta pasaport memuru biraz bunlara kur falan yapmış. tabi bir sene içerisinde her şey değişebilir.

tatil için defaatle gittim Beyrut'a hatta h sonu için bile kaç kez kaçtım son 5 yılda

en son haziran sonu gittim, durum birazcık farklı öncesine göre, normal halk için hayat gayet normal devam ediyor, ama zaten her köşe başında bulunan asker sayısında, havalimanındaki hem batılı hem tuhaf arap tip sayısında gözle görülür artış var
gittiğim bir kaç yerde de salça olan tuhaf tipler oldu, türk olduğumu özenle sakladım,

ben ortalık durulana kadar gitmeyi planlamıyorum, sen kendi kararını kendin ver

Bu iphone ların bir özelliği varmış galiba o elinizdeki numarayla kullanılmaz hale getiriliyormuş, amcam kaybetmişti geçenlerde savcılığa başvurdu, bir kaç gün sonra telefonu bulan adam aramış, rehberdeki bir numarayı.. Telefonu getirdiğinde telefon için aldığı şarj aletini de vermiş.. Bizim kurgumuza göre adam telefonu kullanabilmek için şarj aleti bile aldı ama kullanamadı sonra elinde kalmasın diye rehberi kurcalayıp kendisinin bulduğunu söyleyip geri getirdi..

polise gideceksin. er ya da geç buluyorlar diye biliyorum. btk'ya da mail atabilirsin belki, araştırmanda fayda var.

polise gitmeyecek savcilığa gideceksin. şikayetçi olacaksın. zaten imei varmış, bu telefonu kullanan tespit edilir kısa sürede. ama o kişiyi bulurlar mı işte orası belli olmuyor.
bana sormuşlardı telefonu çalıntıdır diye kapattırmak ister misin çalan da kullanamasın şeklinde evet demiştim.

edit: en azından şikayetçi olup dava aç işte. böylece telefon kimdeyse bulmaları daha hızlı oluyor sanki.
bir de savcılığa giderken senin olduğuna dair faturasını, kayıt belgesini falan da götür.

kesinlikle operatörüne ve btkya bildirmelisin.

Polise gitmelisiniz ama pek umudunuz olmasın derim. Benim iphone 4 de 2 sene oluyor çalınalı hala ses seda yok.

find my iphone'a baktınız mı?

iphonumu bul uygulaması ile itunes vasıtası ile uzaktaki iphone un yerini tespit edebilir, kapatabilir kilityebilirsiniz

babam çaldırdığı telefon için emniyet ve savcılığa gitmişti. üç ay sonra başka birisi başka birine satarken yakalamışlar, imei'den. uzlaştırma yaptılar parasını aldı.

find my iphone yüklememiştim cihaza maalesef. bugün polisliğe gidecektim fakat savcılıkta çalışan akrabam "direkt savcılığa git, telefon el değiştirip de yeni hat takılınca bulurlar" demişti.

sakarya üniversitesi - e-mba
pek çok arkadaşım bu vasıtayla askerlik ötelediler

bence askere git. askerliği tek tip olarak 9 ay yapılma planları var.

okul diyosan gebze yüksek teknoloji enstitüsü. ara sıra okula gitmen lazım ama.

pendik uzunlar kebap.

kurtköy (eski özsu) kutluhan et restoran
vedat milor de çıldırmıştı gittiğinde
pendik kartal bölgesinin açık ara en iyisi

Uzunlara gitmiştim gerçekten çok güzel yapıyorlar.

Kutluhan'ı deniycem çok teşekkürler.

dom u gordunuz mu ? gormediyseniz koln de mutlaka durun 1 saatligine de olsa
hauptbahnhof tan cikar cikmaz zaten gormemeniz icin kor olmaniz lazim
icini gezebilirsiniz buyuklugunu hazmettikten sonra.. kulesine cikabilirsiniz..

önce dom görülebilir sonrasında yürüme mesafesinde lindt çikolata müzesi vardır, hem gezilir hem bol bol tüketilir - yaklaşık 2 saat keyifle geçirilir

3-4 saatiniz varsa, istasyondan cikin, ren kenarinda az dolasin, eski sehre bi girin, dolasin az, dom icin girin cikin bi ama kulesine illa cikmaya gerek yok, cikolata müzesi icinde aynisi gecerli cok zrunlu degil bence. bonn kölnden daha güzel eger aktarma yapicakssaniz bonnda durmaniz daha mantikli.

Öküz burcu.

Ben de bir akrep erkegiyim. Bir yengeç tanıdım,agzıma sıçtı ve devam da ediyor.Ama birşey yaptıgından degil,yapmadıgından.Bir de ikizler tanıdım,onunla durumumuz kronikti zaten,sonunda merhabamız da kesildi.
Bizler,zodyakın en azgın burcu olsak bile aslında birer badak insanıyız diye düşünüyorums.

yengeç, akrep: dillere destan bir pompa döner.
terazi: aşk meşk bilmemne..
ikizler: birlikte iyi eğlenmek, iyi zaman geçirmek, sakin bi ilişki
kova: kaç ordan kaç kaç kaç kaç

balıktan ner iş çıkar bize

Balık:Azgınlıgı yengeç gibi.Sakinligi ölü gibi.Çıkmaz yani.Bence.

boğa ile olmuyomuş test ettik.

bence "balık"

yengeç iyi gider, evet de bu kadar azgın bir burç olduğumuzu bilmiyordum hiç. meğer neler düşünüyormuş millet hakkımızda :O

Burçlara inanmazsan hepsi.

koç kadınıyım,erkek arkadaşım akrep. sık tartışıyoruz, ağız dalaşı yani. bakış açıları çok farklı olaylara ama yatakta da olaylar olaylar orası ayrı.

30 yaşımı geçtim, bugüne kadar hep en iyi balıklar ile anlaştım,
burcumu söylemeye gerek yok, aşağıda yazıyor sanırım

aslan değil, hiç olmuyor öyle.

ben test ettim hiçbiri olmuyor :(((

en azından bende olmadı.

150

istanbul eskişehir yaklaşık = 320 km
Astra ortalama dizel yakıt tüketimi ; 5 lt/100 km (kullanıma göre değişir)
Toplam tüketim ; 16 litre
Eurodiesel fiyatı ; 4,30 lt
Toplam maliyet ; 4,30 * 16 = 68,80 tl yakıt maliyeti
otoyol maliyeti yaklaşık = 5 tl
toplam maliyet yaklaşık ; 73-75 TL

diana haddad

elissa

hatta, www.youtube.com

Yemenli verelim, Shlomit levi.

haifa wahbe

Lübnan'ın divası; Fairouz

www.youtube.com

myriam faris
(git: www.youtube.com

www.youtube.com

(bkz: Natacha Atlas)

(bkz: Julia Boutros)
müthiş muazzam
www.youtube.com/watch?v=Fv1jrS_3Mbw

arac cagirilma olayi soyle oluyor;
1- fabrika uretim hatasi kronik problemleri belirliyor.
2- fabrika uretim hatasi olan araclari servislere bildiriyor
3- arac satildiysa, servisler arac sahiplerine ulasip tamir icin gun belirliyor. arac satilmadiysa ve zaten satici ayni zamanda servis ise kendi iclerinde hallediliyor.
4- arabadaki sorun cozulup fabrikaya raporlaniyor
5- sene sonunda da x marka su kadar araci geri cagirdi diye belirtiliyor.


-Bu geri çağırma olayının firmaya çok ciddi bir ekonomik zararı olmuyor mu?
arabadaki teknik bir sorundan olusabilecek bir olumlu kaza marka icin cok daha masrafli (hem pr hem de tazminat acisindan)

Haber verme olayi da söyle oluyor oluyor,

her sorun ayni önemde degil. Diyelim bir parcanin sorunlu oldugu ve degismesi gerektigi ortaya cikti.
güvenligi tehdit etmeyen veya müsterinin fark edemeyecegi bir seyse servislere haber verilir, arac servise geldiginde müsterinin haberi olmadan degistirilir, veya haber verilir ama müsterin özellikle bunun icin servise cagirilmaz. gereksiz yere hatali ürün satmisiz demenin anlami yok degil mi?

daha ciddi sorunlar icin telefonla ulasilip haber verilebilir, gelin parca degistirecegiz diye.

cok daha ciddi sorunlar icin, mesela güvenligi tehdit eden fren sistemindeki bir hata diyelim, gerekirse firma müsteriden araci kendi gelir alir.

masraflar her türli firma tarafinda üstlenilir. tabii ki cok ciddi paralar döner.

basin yolu firmalar tarafindan aktif olarak kullaniliyor mu bilmiyorum. ben firma tarafindan verilmis ilan gördügümü hatirlamiyorum gazetede. genelde yüksek sayida arac söz konusu oldugu icin basinda "haber" olarak cikiyor.

araç geri çağırma konusunda TR de yazılan tek yüksek lisans tezinin sahibiyim, iki farklı akademik makale de yayınlayıp pek çok mecra da sunumunu yaptım, pratikte de sektörün içerisindeyim, dolayısıyla soruyu görünce heyecanlanıp kısa kısa cevap vermeye çalışayım,

- araç geri çağırmalarla ilgili her firmanın bir prosedürü vardır,
gizli operasyon, bir parçada "güvenlik sorunu yaratmamakk koşuluyla" bir hata tespit edilirse firma servislere bülten yayınlayarak araçlar rutin bakıma geldikçe değiştiriler, ki TR de pek çok örneği vardır, kimsenin ruhu duymaz
açık operasyon ; araç sahibi kontak bilgileri crm altyapısında var ise özel bir bülten hazırlanarak son kullanıcılarıla gönderilebilir
ek olarak medya vasıtası ile duyurulur ki tüm müşteriler bilgilendirilsin
ben süreli bir operasyona rast gelmedim, yani bu operasyon duyurunun yapılmasından 10 sene sonra da gitseniz serviste gerçekletirilir.
1983 de Audi'nin amerika'da gerçekleştirdiği büyük geri çağırma kampanyasında, firma sorunu kendi imkanları ile çözen son kullanıcıların zararını tazmin etmişti ancak son dönemde firmalar kendi servisleri ve operatörleri dışında çözülen sorunları tazmin etmiyorlar

- ilk başvuru adresi daima en yakın servistir,
- araçlar genelde fabrikaya yollanmaz, serviste çözüm bulunur. çok naiden farklı sıkıntılar ile araçlar toplantılıp yenisi ile değiştirilir. yanlış hatırlamıyorsam bir japon firması iki yıl önce TR de 200 civarı aracı yenisi ile ücretsiz değiştirmişti.

- avrupa ve amerakida yapılan pek çok araştırma, geri çağırma kampanyalarının iyi yönetildiği takdirde ortaya çıkan ekonomik maliyetlerden daha fazla bir pazarlama getirisi olduğunu ortaya çıkarmış ancak akademik olarak bu konuda farklı sonuçlar ortaya koyan araştırmalar mevcut, dolayısıyla net bir şey söylemek mümkün değil
diğer taraftan gerek araç üreticileri, gerek araç detay parça üreticileri ürün sorumluluk sigortası yaptırırlar bu tarz durumlar için,
misal geçen yıl içerisinde TR de üretilen bir miktar araç, Rusya'da geri çağırılarak çok pahalı bir sistemi değişti, ve maliyetin büyük kısmını sigorta şirketi karşıladı ama ilgili firmanın sonraki yıllarda sigorta maliyetlerine ciddi etki etti tabi bu operasyon

metro ile ulaşımın her saat kolay olacağı merkezi bir yer için centrale çevresi uygundur irili ufaklı binlerce otelin bu bölgede olması tesadüf olmasa gerek

stazione centrale (merkez istasyon) çevresi gece geç saatte pek tekin değildir. lakin corso buenos aires hem uygun hem de merkezi otellere ev sahipliği yapar. stazione centraleye yakındır fakat oranın leşinden uzaktır. kırmızı hatta lima duarğına yakın yerlere bakının. istelik metro kapansa bile sabaha kadar metro hattında otobus vardır herhangi bir sıkıntı yaşamazsınız. taksi cep yakar cinsten burda. onun dısında via savona/via tortona civarı da olabilir yeşil hat saint agostino cevresidir bu da. veya isola bolgesini corso sempione ve cevresi olabilir metro ile ulaşımı daha sıkıntılı lakin guzel yerdir. ben ama corso buenos aires lima ve cevresi derim. istanbulun taksimi gibi bir yer derseniz navigli bolgesine bakmanız gerekin via torino ve duomo hattı veya. ama duomo da kalmaya değmez. corso buenos aires bir nevi osmanbey nısantaşı ayarında diyebiliriz.

safariden youtube'a gir orda zaten cıkıyo home screen'a ekle diye :)

ayarlar - genel - sınırlamalar ekranından açıp kontrol et etkin mi youtube, olmadı restore şart

bence kitaptan başı kalkmadan ölümüne çalışan insan havası vermeye çalışıyor kendine.

ilgi çekiyor, sıradışı göründüğüne inanıyor bence.

her şeyim çok normal de bir tek saçım tuhaf olsun demiştir herhalde

Saçları normal? Hiçbir şey yapılmazsa o hale gelen saçlar var. Saçın yapısıyla alakalı.

bence yapışık ikiz kardeşi var orada. besliyor.

uhrevi alemle fazla aşır, neşir oluyor. kendini mümin bi şahıs olarak görüyor olabilir; ama kazın ayağı öyle değil.
çok kurcalıyor. başına gelecek var.
bi de kullandığı şampuandan da olabilir.

berberler bunu traş etmiyor bence.

şöyle bir duyuru açmıştım ben de zamanında, ilginç cevaplar gelmişti.

(git: 180633)

8 senedir görmediğim bi arkadaş vardı. rastgele facete gördüm. sedat pekerci, apaçinin teki olmuş. profili açıktı, azıcık bakındım. vay anasını ya ne hale gelmiş eleman falan dedim. sonra çıktım profilindne. akşam arkadaşlarla buluşmaya gittim. neyse, oturuyoruz bir şeyler yiyoruz.

lan bir de baktım ki yanımdan o profiline baktığım eleman geçiyor. 8 senedir görmediğim adam, aklıma bile gelmeyen adam. ula ndedim nasıl olabiliyor bu yahu, daha bugün bakmıştım profiline nasıl bir tesadüftür bu dedim.

herkese en az iki üç kere oluyor. yalnız değilsin yani. şimdi ben anlatsam, sen bile "yok artık ali sami" dersin.

son kalan kontör ile avea'Lı bir arkadaşa önemli bir mesaj atmıştık. numaranın son rakamını yanlış yazdığımızı farkedip gg olduğumuzu farkettikten saniyeler sonra yanlış yazdığımız numaranın turkcell'e taşınmış olduğunu ve kontör gitmediğini farkettik sms pakedi olduğundan. sevindiydik.

2004 yılında ilk defa bir iş için ingiltere'ye gitmiştim, sunderland yakınlarında bir golf resort da kalırken gece sıkılıp otelin barına indim yaşlı bir eleman ile tanıştım barda bütün gece sohbet ettik, oldukça da eğlenip bol bol güldük, ben otomotiv, o iş makinası sektöründeydi, sonra ben bir iki yıl christmas tebriği attım o kadar

2011 yılında bambaşka alakasız bir şirkette çalışırken, büyük bir problem sebebiyle ingiltere'den müşteriler gelecekti, gelen direktör seviyesinde diye teyakkuz ilan ettik, gelen direktör benim o gece barda sohbet ettiğim adamın ta kendisiydi, kapıdan girer girmez tanıdı, o samimiyet bizi şirketi büyük krizden kurtardı,

dünya çok küçük

Benim de en son 13 sene önce gördüğüm bir arkadaşım vardı. Ge.en gün kafede otururken durduk yere aklıma geldi çocuk. İki gün sonra berberde karşılaştık elemanla :)

haddim olmayarak bikaç bişi söylemek istiyorum mevzu üstüne;
etrafımda bildiğim tanıdığım gördüğüm konuştuğum herkes mutsuz.
evliler bekarlar, arabası olanlar olmayanlar,çok para kazananlar kazanmayanlar, sevgilisi olanlar olmayanlar, kadınlar erkekler herkes mutsuz...
kimse halihazırda yaşadığı hayatı beğenmiyor.

pişman olur musun onu bilmem ama keyif alıyorsan devam et arkadaşım.

(şimdi annem olsa "emeklilik primini bari ödeseydi" der.)

annem aynı soruyu sordu: "sen şimdi orada gönüllüsün iyi hoş ama sigortan var mı?"

he anne dedim. he var.

size benzer bi hayat yaşayan biri olarak çok farklı şeyler söyleyemem sanırım ama... o bahsettiğiniz beklentilere uygun yaşayan bütün arkadaşlarım da mutsuz benim de. zaman zaman çevrenin, ailenin, arkadaşlarının sözleri insanı yorsa, bıktırsa veya bazen üzse de, ben de mutlu olduğunuz gibi yaşamaya devam etmeye inanıyorum.

hacı hiç takma kafana. illa ki herkesin yaşadığı hayatın benzerini yaşayacağız diye bir zorunluluk mu var. mutluysan, huzurluysan, başkasına da muhtaç değilsen daha ne?

Bugüne kadar yaşadıklarından pişman değilsin anlaşılan ve bence de pişman olunacak bişi yok. Bu hayatta önemli olan yapmaktan keyif aldığın şeyleri yapmak değil midir? Bunun için çabalamıyor mu her insan?

Görünen o ki sende hep bu doğrultuda ilerlemişsin.

Yerinde olsam o doğrultuda ilerlemeye de devam ederdim.

hacı evlilik falan değilde düzenli bir hayat kurma konusunda pişman olabilirsin belki.
düzen olsa,
yani bir gidiş yolun olsa iyi olur.
birikim yapmak falan önemli hususlar.
şimdi mutlu huzurlu olabilirsin ama ilerisi için kaygılanıyorsan eğer
bir şeyler yapmaya başla.

Başkalarının mutluluğu ve beklentilerini karşılamazsam pişman olurmuyum diye soruyorsunuz. :)

Kerndi mutluluğunuzu kovalayın, geliriniz var,karnınız tok. İstediğinizi yapabiliyorsunuz o zaman sorun yok demektir.

Ama bilinç altınızdan "ilerde ne olacak halim" sorusu kafanızda canlanıyorsa, şu anda yaptıklarınızı yapmaya devam edin, geleceğinizide sağlama alacak iş fırsatlarını kaçırmayın sevdiğiniz işi yaparak geleceğinizi sağlama alın.

Sevdiğiniz birini bulursanız evlenin vs. Yani beklenti bu diye değil zamanı geldi diye yapın herşeyi.

@seyduna Birikim yapmak konusunda da, burada kazanacağım deneyim işime yararmış gibi geliyor, çünkü biliyorum türkiye'ye dönsem, bir işe girsem ancak kendime yetecek kadar para kazanacağım, 20 yıl boyunca da benzer işler yapa yapa devam edeceğim, ticaret yapma gibi bir kapasitem de olmadığı için belirli miktarda maaşlarla benzer yerlerde ömrümü geçireceğim... Çelişkim temelde buradan başlıyor sanırım.

boş duran bi tip değilsiniz, 30 yaşına kdar gönüllülük usulu çalışıp o arada da sonrası için planlar yapacagınıza eminim. hem size vakit kalıyor, hem para kazanıyorsunuz,daha ne? yarın bir deprem olup da ölmeyecegimiz ne malum? hayatın tadını gününde çıkarmak gerek? Kaldı ki 30 yaşından sonra da kendinize uygun bişyler bulabileceinizi düşünüyorum.

bu soruyu sorabildiğine göre sen kafanda olayı bitirmişsin, destekçi arıyorsun sadece. bence de siktret fransa'yı gel burda deprem olsun, bomba patlasın genç ölürsün. cesedin yakışıklı olur..

ne yaparsan yap ilerde sana "keşke" dedirtmeyecek bir şey olsun.

geçenlerde bir söz duydum, aklımda patlayacağına g.tümde patlasın. g.t acısı geçer ama akıldaki o şey asla geçmez.

şu yazıyı okudum hayatım değişti. peşin emeklilik süper bişey. okuyun lütfen ve hayatınızın tadını çıkarın...


www.sabah.com.tr

hiçbirşeyden pişman olmayacak olsan bile kesin keşke diyeceğin nokta, lise mezunu olarak askerliğini uzun dönem yaparken olacaktır.
tavsiye ederim ki o okulu mutlaka bitir bence, diploma, para, meslek, vs hiç birşey için değil, sırf askerliği uzun dönem yapmamak için bile sonuna kadar değer,

Mutlu olduğun şekilde yaşamya bak derim.

yalnız 2 şeyi unutma;

Eğitim çağın putu, mümkünse bir yüksek öğretim bitir, üniversite diploman olsun.

biraz kıyıda köşede paran olsun, kazandığının %10unu biriktir mutlaka

hocam aynı yaştayayız, yaptıklarını okuyunca bu zamana kadar bi b.k yapmamış olduğumu farkettim. ve benim geleceğim de muallak, ben ne yapayım :)

bu şekilde, agh ile bi daha avrupa'ya gidemeyeceksin kural itibariyle. hazır fransa'dayken bi kaç kurumda staj veya iş ayarlamaya çalış yapabiliyorsan, cv'in boş değil. aklıma iki şey geliyor;

- eğer okulu bi kaç dersten uzattıysan agh sonrasında türkiye'ye dönüp okulu bitir, elinde bir diploman olsun. hem iş hayatı hem de askerlik için gerekli bence. sonra da önceden bağlantı yaptığın yerlerle tekrar görüşüp yurtdışına tekrardan gitmeye çalışabilirsin.

- olur mu bilmiyorum ama denklik alıp yurtdışında lisansa devam etme gibi bir şeyler oluyordur belki. bunları bi araştır, böyle bir şey mümkünse avrupa'da devam edersin okula, belki sıfırdan okursun. üniversite harçları çok düşük olan ülkeler varmış, hatta burs bile bulabilirsin belki.

ben başkalarına göre yaşamak zorunda kalan bir adamım, sen bunun tersini yapmayı başarmışsın. insanın hayatta bir amacı olduğunu düşünüyor olabilirsin. bu saatten sonra da kendinden taviz verme ama diplomayı ihmal etme (en azından askerlik için). elin avrupalı'sıyla bizim durumumuz aynı olmuyor malesef, bi kere şartlar farklı. o yüzden sen 30 yaşıan kadar gönüllü olarak görev aldığında farklı sonuçlar elde edebilirsin. kazandığın paranın bir kısmını birktir, hayatın ilerde neler getireceği belli olmuyor, bir b planın olsun. evlilik öyle ailenin isteğiyle, başkalarının talebiyle yapılmaz. kendini hazır hissetmiyorsan niye hemen evlenesin.

unutma bir de, senin yaptıklarını yapmış olmak isteyen bir sürü insan vardır eminim..

ne askerliği yiğen.sen adam akıllı iş bul,maaşında iyi olur zaten.askerliği de parayı verirsin,yırtarsın.6 ay ın gitmemis olur.o 6 ayıda calısarak iş tecrübesi elde etmis olursun.6 aylık askerlik tecrübesi etmeye ccok mu meraklısın?

ing. işletme mezunu biri olarak seçenek 1'i ciddi ciddi düşün derim.

bundan 10 yıl önce ikiyi tercih etmiş bir meslektaş olarak hiç düşünmeden bir derim,

tüm bahsettiklerin okul adi,dilinin durumu,sirket adi,istediklerin ölcüsünde farklilik gösterir.

en basta gidip neden geri dönmeyi düsünüyorsun ?degilse neden tirt bi firmada staj yapicaksin,12 ay sana ne katicak?

öyle cv de güzel dursun diye is yapmayin,kimse de yapmasin.kendin icin ögren,ögrenmek icin calis(para ihtiyaci durumu varsa elbette farkli).

yok sirketler ister,yok surasi olur,burasi olur geyigi de yapma,sen zaten iyisen illaki iyi,güzel bi yer olur merak etme.

tekrar söylemekte fayda war gösteris icin is yapma! :)

askerlik konusu dersende ,bence git yurtdisinda calis,tecrüben olsun,bi ara yaparsin dövizli.

knowyourmeme.com

@hollowlife

1 saattir orada arıyorum bulamadım. anahtar kelime lazım.

About
“Me Gusta” is a rage comic face that is typically used to respond to an awkward or disgusting event with “Me Gusta,” which means “it pleases me” in Spanish (often understood as “I like it” in English). It was originally only used in sexually perverse contexts, but has broadened over time to include a more general disturbing enjoyment. (See also Sweet Jesus Face)
Origin
In a Reddit thread on March 8th, 2011, user “Insert” claimed to have drawn the original Me Gusta face, and subsequently posted it to 4chan.[1] He went on to do an “ask me anything” thread[2] that same day, and he cited a Tumblr post[3] and Deviant Art[4] page as evidence that he was the original creator.
Spread

The first comic on Reddit[5] was posted on March 18, 2010 by Redditor “me_gusta”. In a comment he claims he discovered the image on 4chan before posting it to Reddit.[6]
It is currently ranked in the “Fuck Yeah” tier on Memegenerator [7], and can often be found on Tumblr [8], Memebase [9] and in Reddit’s popular F7U12 subreddit [10].

edit: google images de aratıp, google abiyi itibar edip yazdım, çaktım, ibret olsun diye silmiyorum

"milk" veya "milk face" diye bilinmekte.

memebase.com

@3 me gusta değil bu

sevgili kardeşim;

allahın sevdiği kuluymuşsun. evet bu sana tanrının bir lütfu olsa gerek. haa yine de ben bu işten sıkıldım dersen, işin duygusal boyutunun sorumluluğunu da üstlenerek bu belayı başından alabilirim. sadece yazar kişinin nickini bana özel mesaj yoluyla ulaştırmana bakar :))

sevgiler, saygılar...

keyfine bak daha ne istiyorsun. senin gibiler türkiye'de şanslı olan nadir kesim.

kız biraz sıkılır gibi olmuş. sonra baktı ki sevişecek birini hemen bulamayacak, tekrar sana dönüş yapmış. "kız acı çekiyür çek pis ellerini üstünden" insanları da hemen gelmiş bakıyorum. kızın bi derdi yok zaten. her iki taraf için de seviş odaklı bir ilişki işte. tadını çıkarın.

trinitrotoluen +1

ben endişe duyulacak bi durum göremiyorum. kız memnun değil mi, seks değil de aşk mı arıyorsunuz?

seveceğin birini bul yahu..

her yol helal pompala bilal, ikiniz de memnunsanız ilişkiden aynen devam, zaten bu tipler genelde sorunluyum tripleri atar, destek istiyorsa gitsin profesyonel destek alsın, hastane vs. gitsin, yok saf seks ise aynen devam edin derim...

sevgili dostum acaba kızın bunları okuyacağınız düşünmediniz mi :)

ayrıca:

bu soruya cevaben sizin kız kardeşiniz, ananız bacınız yok mu demeyin lütfen.
'' sen olaya hangi pencereden bakıyorsan senin kız kardeşinde o pencereden bakar.'' böyle düşünün. ve de başkaları için niye kendinizi üzüyorsunuz azizim.

@morr, bu ülkede insanlar abazalıktan eşşekle ilişkiye giriyor sen neden çekici olmayan biriyle ilişkiye giriyorsunuz diye soruyorsun...

yanlış yere yazdın burada yerinde olmak isteyen o kadar insan var ki birazdan linç edilebilirsin.

bir de şu var bu sözlükçü kız hiç buralara uğramıyor mu ?

Değerli kardeşim,

bir dönem aynı hadiseyi ben de tecrübe ettim, tek fark biz ilk buluşmamızda birlikte olmuştuk, kimi zaman 2 ay görüşmedik kimi zaman bir ayda 6-7 kez görüştük,
benzer vicdani endişeleri duyduğum bir dönemde sevdiğim bir abime danışmış, şu sorularla muhattap olmuştum;
- ona yalan söylüyor musun yoksa herşey dürüst ve açık mı ?
- düzenli bir ilişkin var mı, yani bu kadınla birlikte olarak birilerini aldatıyor musun ?
- onun düzenli bir ilişkisi var mı, yani bir kadının sevgilisini aldatmasına araç oluyor musun ?
- kadının aklı başında mı, mental olarak çökmüş bir kadından istifade ediyor musun ?
- yarın herşeyi unutalım dediğinde unutmaya hazır mısın ?
- bu kadın bir arkadaşınla sevgili olursa, o arkadaşının yüzüne dürüstçe bakabilecek misin ?

benim bu sorulara verecek cevabım netti, onun için sürdürdüm bu görüşmeleri, derken bir gün karşılıklı bitti araşmalar, kendiliğinden,
senin için de bitecek bu dönem kendiliğinden,
o kadar çok yalnız insan var ki etrafta, çok normal aslında bu türden ilişkiler zira sen onu becermiyorsun, o seni becermiyor, kimse kimseyi becermiyor aslında, karşılıklı birlikte olmak isteyip oluyorsunuz o kadar, ve bundan zevk alıyorsunuz ki tekrarı geliyor sonrasında,

kendine sor sen de yukarıdaki soruları, cevabın netse sorun yok, devam

arkadaş, soru sorulmuş cevap yerine yine laf sokmalar..

@aysenazz, adamın nasıl zevk aldığının ne önemi var, onu mu anlatsın şimdi burada. ahlak bekçiliği yapmanın, kız kardeşleri işin içine karıştırmanın da alemi yok. tecavüz gibi bi durum yok zaten ortada, fuckbuddy durumu var. nesinden rahatsız oldunuz anlamadım..

@baldur, sakin dostum..

@diaspora, kız sözlük yazarıysa deşifre olma ihtimalin yüksek, unutma derim.
buradan aksi yönde bi cevap geleceğini sanmıyorum. bi nevi iç hesaplaşma yaşıyorsun sanki..

acilin ben akrebim +1

elektrik alıp ilişkiye girmeninde farklı zorlukları var bununda var.sonuçta herkesin hayali gibi bakıyoruz.ama başımıza geldiğinde farklı hissettirdiği açık.buna alışık değiliz çünkü biz.duygusal toplumuz.her çıktığıyla yatan kaç kişi var? yabancı toplumlarda böyle değil çünkü orda duygular biraz daha arkaplanda.fuckbuddy olayıda ordan bize geldi.

kısacası garip hissetmekte haklısın dostum.ama bence kafana çok takma.anı yaşa.bu zaten geleceği düşünülen bir ilişki değil.kimse kimseyi kullanmıyo karşılıklı.birgün gelicek bir taraf bitiricek biticek.o gün gelene kadar anı yaşa.

manevi olarak bir zararı olmaz. sen kafanda toplumsal kalıplara uyduramadığın kendini birşeyler hissetmek zorunda bulduğun için sıkıntı çekiyorsun.

ortada yalan yoksa tüm kartlar açıksa vicdanın rahatsa kafana takma.
bir de erkek olsun kadın olsun herkes duygusal tatmine ihtiyaç duyar. bu kız sendeki bu ihtiyacı gidermiyor. tam tersine sana bunu hatırlatıp duruyor.

son olarak kız evli, nisaşnlı çıkmasın buna dikkat et. çünkü bu tip durumlarda çok sık rastlanıyor. senle buluşma saatleri, ve sürekli evde yatakta buluşması hiç dışarda görüşmemeniz biraz şüpheli.

pompaya devam.

Klasik kız tavrı işte. Bi kaç ayılık yaparsanız aslında hoşlanmadığını anlayacaktır.

mesajlara ve telefonlara sıfır cevap
evet öküzlük ama en etkili yöntem bu
polemiğe girmek süreci uzatır

açık açık bişey hissetmediğinizi söyleyin. anlayacaktır. ayılaşmak ya da sıfır cevap doğru değil.

(bkz: kuzey tekinoğlu)

telefonlara cevap vermeme durumu felaket sakat bi durum olabilir. kimisi cevap vermedikce hirs yapiyor, daha cok ariyor. ustune mesajlar falan (ki hakikaten mesajlarin gelisme sekli felaket ilginc oluyor, ozledim diye basliyor sinirle devam ediyor sonra ozur diliyor falan. olurda o arada insanliga gelip bi sekilde donerseniz kadin hemen yazdigi tum mesajlari unutuyor [critical windows error]) atiyor. en temizi tek gecelik iliskilerde telefon verip almamak yahut yanlis vermek. hos galiba senin durumunda bi numara alinip verilmis, o yuzden telefonun musade ediyorsa engelle numarayi. tabi bunlari yapmadan once kiza adam gibi hissettiklerini(hissetmediklerini?) anlat. son dedigimi yapmadan engellersen ayip olur.

uuu arkadaş sen ne sikici bir şeysin öyle yeeeeaaa

ted mosby takdiği uygula

özet: fena sikerim beyler

ben de aynı cihaz için aynı sıkıntıyı yaşadım ancak, itunes en güncel sürümü indirip, firewall u kapatınca sorun çözüldü
ancak bu noktada ıhpne 3g-3gs jenerasyonu için en şahane sürümün 3.1.3 olduğunu belirtmem lazım, sonraki sürümler gerçekten çileden çıkaracak kadar yavaşlatabilir, zaten forumlarda da 3.1.3 için efsane sürüm diyorlar, şart değilse yükseltme yapmak için hiç uğraşma zira ben çıldırıp 3.1.3 e geri döndüm

geri dönmeye çalıştım zaten belki veritabanı da geri gelir diye ama onu da beceremedim. şu an rehberi baştan oluşturmaya çalışıyorum, onun dışında da n'apiim artık hiçbir şey işe yaramadı, yapacak bir şey yok..

Diğer tarayıcıları dene. Opera, Firefox, Safari vs. Bazı yaılımlarda işe yarıyor.

ultrasurf bir hayli işe yarıyor.

bizim şirkette de aynı uygulama yapıldı, bazı arkadaşlar şöyle bir çözüm buldu, http:// yerine httpS:// ile başlayarak facebook adresi yazınca girebildiler, çok saçma heryerde işe yarar mı bilmiyorum belki faydası olur

bir reklamda panpa kelimesini hayvan olarak lanse etmişler.

biliyorsun panpa lafı inci sözlük ile ortaya çıkmış onların birbirlerine hitap ederken kullandığı bir laf

doritos akademi bir reklam filmi yapmış facebook ve youtube da bulabilirsin, burada da panpa hayvanı gibi bir tabir kullanıp, resmen dalga geçip terbiyesizlik etmiş (hedef kitlesinde genç jenerasyonu hedef alan hangi pazarlamacı bunu yapar anlamak mümkün değil)
dahasi fritolay yani doritos bu reklamı yayınlamadan önce inci sözlük bizi dava edebilir mi diye hukuk müşavirlerine danışmış, bu demek ki bu bilinçli olarak yapılıp yayınlanmış bir reklam,

inci sözlük çok sevdiğim bir platform olmasa da, 140.000 yazarı daha fazla okuru olan bir komüniteye, hayvan, gelişmemiş, vs tabirleri kullanarak ticari bir reklam ile hakaret etmek kesinlikle kabul edilemez, düşün ki senin ait lduğun bir topluluğa birileri durup dururken hayvan diyerek bir belgesel ile bunu yayınlıyor, sen kabul eder miydin ?

burada inci sözlük ekşi sözlük uludağ sözlük ayırımından ziyade bir firmanın bir internet komünitesine yaptığı hakaret var

özet ; ilgi çekmek için tepiniyorlar, büyümeleri gerekiyor (anladın sen onu)

dealextreme

www.hizlial.com

çakma kablolar var pazarda vs 10-15 tl ye satılıyorlar ama bu kabloların sadece şarj özelliğinin yerine getiriyor, telefonu bilgisayara bağlandığında data transferi yapılmıyor uyarayım

İkisi de çok geniş pozisyonlar yav. Şöyle diyim ür-ge kendini geliştirmek için iyi bir pozisyondur. her zaman ihtiyaç vardır (krizde bile). Proje mühendisi de nasıl bir proje olacağına bağlı olarak CV'ye katkısı büyük olabilir. Ama ben tercihimi ÜR-GE'den yana yapardım

Proje mühendisliği daha yorucu daha stresli zamanla yarışan bir seçim olur ama çok şey öürenirsin, diğer bütün bölümler ile beraber çalışacağın için çok şey katar, APQP fazları içerisinde sürecin ürünün işleyişin tamamına hakim olursun ilerisi için faydalı olur

AR-GE mühendisliğine gelince, esasen anasanayi ve yan sanayi tarafından bu etiketle istihdam edilen çalışanlar proje mühendisliği yapıyorlar zira türkiye de net bir ar-ge çalışması sınırlı firmalar dışında yok, o sınırlı firmalardan birinde iş bulduğunu varsayarsak işin daha az stresli daha içe dönük daha hafif bir iş olacaktır ama uzun vadeli düşündüğünde proje mhendisliğine göre daha az birikim getirecektir

bir de sen nasıl bir insansın o önemli, iletişime açık, dışa dönük, koordinasyon yeteneğine sahip lider bir yapın varsa proje mühendisliği ve sonrasında uzun vadede çok başarılı olabilirsin, ama ben içe dönük bir adamım bilgisayarımın başında zekamı çalıştırayım, baskı altında bocalıyorum rahat çalışınca coşuyorum dersen tercihin ar-ge olsun

bol şans genç dostum

pasaporta işlenecek olduğundan öyle sanıyorum ki dutyfree'nin bir sınırı var. bu sınır ülkeye sokulabilecek maksimum alkol miktarına eşdeğer sanırım. he sen tlayadan alıp bavulu dizersen ne olur. x-raylerden geçerken pek bişey olmaz. (10-20 tane almadığın sürece) ancak türkiye tarafından aç şu bavulu derlerse sana sen de maksimum miktarı geçmişsen problem çıkar. yani piyango gibi biraz.

havaalanından maksimum 1 lt. alabiliyorsun. onun dışında fazla abartmadan valizlere koyabilirsin. ben rusya'dan dönerken x-rayde şişe şişe göründü hep oradan aldığım votkalar, kimse de bir şey demedi. formda da belirmemiştim.

elinde en fazla 3 litre getirme hakkın var diye biliyorm.

kanuni sınırınız 1 litre
ancak bahsettiğiniz benim sürekli yaptığım birşey
en garantisi giderken alıp dönüşte bavulunuza koymak, sonra tr deki havalimanından tekrar alıp çıkmak

ikinci ihtimal ise, diyelim malpensa'dan gelirken oradan alırsınız, 2 şişe, şişelerle uçağa biner, Atatürk havalimanına inince 1 şişe daha alabilirsiniz, sonra elinizde tüm o poşetler ile dışarı çıkarsanız ancak tam çıkış kapısında cins bir gümrük polisi getir o torbalarda ne var derse iki şişeyi orada bırakmak zorunda kalabilirsiniz ancak bunun içkinin ucuz olduğu ülklerden (lübnan, rusya) gelen uçaklar indiğinde yapıyorlar, genelde çok dikkat çekici bir endamınız yoksa durdurmazlar,

ben türkiyeye bavulumda 12 şişe, elimde 4 şişe alkolle girdiğimi biliyorum, ama genelde geçerken takım elbiseli olduğumdan hiç durdurmuyorlar

eğer araban varsa boğaz manzaralı piknik için sana mihrabat korusunu öneririm kanlıca'nın oralardaydı sanırım. gitmesi biraz zordu galiba öyle hatırlıyorum babam küçükken götürürdü bizi. detaylı bilgi ve bir kaç resim için; www.istanbulyeditepe.net

orhanlı tarafı pek çok müsait yer bulabilirsiniz, kurtköy sapağından çıkın, orhanlı takip edin

eğer patrondan çaycıya şeklinde bir adres yelpazesi sözkonusuysa ve sen çaycıyı başa koyduysan bu hareketin elektrik yol ve su olarak sana geri döner. ve evet dikkat ediyorum.

hayır, hiçbir zaman.

ama mesela aynı anda birden çok kişiye hitaben yazıyorsam maili, müdürü alıcı'ya diğerlerini ise cc ye koyuyorum.

hayır.
peki ben size sorayım;

mail aldığınızda cc'lenmişseniz hangi sırada olduğunuza bakıyor musunuz?

şizofrensiniz olm. zamanında biz mühendisler siz rahat rahat iş görün diye özellik yapmışız, siz onda bile hiyerarşi kurmuşunuz. her şey müstehak bu insanoğluna.

ahahah ilk defa duydum böyle bir şeye dikkat edilebileceğini.

@derbeder58 çok güldüm aga :D
@serseri marti, mantıklı...
@koskoca devletin adi osmanli, evet bakıyorum..

ben her zaman hiyerarsiye dikkat ederdim (cok buyuk bir multinational firmada ve herkes de dikkat ederdi)

etmiyorum, aklıma gelme sırasına göre oluyor, bazen de alfebatik.

ben hangi sıradayım diye de etmiyorum.

genelde ediyorum ama sonradan aklıma gelen olursa sıralamayı değiştirmiyor ve sona ekliyorum.

evet, mutlaka dikkat edilmeli. vakti zamanında çalıştığım bir yerde, bir yönetici sekreteri vardı, bu insan bu tür ofis konuları hakkında bir birikime sahipti ve telefonların nasıl açılması gerektiğine kadar kaynakçalı mailler döşerdi bize. oradan aklımda kaldı, yani dikkat edilmesi gerekiyor sıralamaya :)

bu tarz şeyler kurum kültürüne göre değişiklik gösterebilir. Tam bir doğrusu veya yanlışı olduğunu düşünmüyorum

buna çok takan insanlar var.
yeni mezunken ilk iş günüm direktör çok pis çarpmıştı beni sırf bu yüzden.
zaten ondan sonraki 10 ay boyunca da çarptı ayrı mevzu.
bana mazlumu getirin deyip deyip çarpıyordu.

çok kötü günlerdi ühühüüü.

genelde dikkat edilir
rütbeyle beraber, ilgi sırasına göre de dizilir.
"hani bak böyle bir konuyu şu kişiye gönderiyorum, ama seni cc de en başa koyarak bu konuda da mutlaka bilginin olmasının gerektiğini düşünüyorum" der gibi..
bir nevi vurgu

Bence dikkat etmek gerekir,gönderen için önemli olmasa bile bazı tuhaf müdürler bunu önemseyebilir. Ben önce kendi müdürümü başa koyarak arka arkaya mevkileri sıralıyorum.

rütbe ve konuyla ilgi sırasına göre sıralarım. böyle yapmayan birinin de özensiz olduğunu, (benim astımsa) eline fırsat geçtiğinde beni şutlayacağını düşünürüm. amma paranoyakmışım. ama haklıyım, bir düşünün.

bu konuya özen göstermek kimseye birşey kaybettirmez, ama bu konuya özen gösterdiğini göstermek kesinlikle başkalarının gözünde prim yaptırır,
bunun ikinci aşaması da dış yazışmalar mesela, müşterine mail atacaksın, cc de senin genel müdürün, müşterinin kısım müdürü var hangisini öne koyarsın ? müşteri hiyerarşik sırayla önce, sonra senin firman yine hiyerarşik sırayla arkada olacak, küçük ama önemli detaylar, bazı sektörler var yazışmalarda ne dilbilgisi ne şekil şemal ne de bu tarz iş kurallarını ararlar, öyle large bir ortamda çalışıyorsan kastığın kabahat

Bence kafayı yemişsiniz detaylarla ahahahah, valla böyle bir şey ne duydum ne gördüm. Aklıma gelme sırasına göre dizerim, laf eden olursa ki hiç olmadı "mail istemcisi karıştırmış" ile "server çökülmüş"e kadar binlerce bahane bulabilirim yani. Bundan anlam çıkarmak nedir ya.

Sıçarım. Evet, yarıda kesilmesin diye, suyumu, sigaramı yanıma alırım.

Gerekliyse kıl- tüy temizliği, vücut şampuanı ile banyo, aynaya bir kaç erkeksi bakış (kadınlar için kadınsı bakış provası tavsiye edilir).

çişini yap, vs dicem de;
planlı sevişme ama bak kırılıyorum.
doğal sürecinde olmalı her şey :D

planlı sevişmek değil elbet, iki tarafta biliyor ama akşam olunca "hadi bize gidelim" oluyor.

hmm, diğer şeyler söylendiğine göre sevişme mekanı da belliyse, mekanı havalandır, yatak çarşaf temiz olsun, dağınık olsa da olur; motivasyonu artırır dağınıklık :)

bi kadeh viski çak çokkeyifli oluyo be yaa..
bide mali johnsn baby yağıyla sıvazla.

her şeyden önce en az 3 tane prezervatif al.

bira içme aniden bi mide guruldamasıyla gülebilirsiniz. ben içtim mallaştım .

klima yoksa 2 de bırak.
bu havada çatlarsın.
sevişme değil sikiş derler plan projeli olanına.

Cialis. Bir saat once.

duman :))) ( grup olan yani :)

hacı az bi romantik ol. hatuna bi çiçekçinin önünden geçerken çiçek al mesela. bak ciddiyim işe yarayacak. sonracığıma mekanı hazırla ama nuri alçonun evi kıvamında olmasın.. dans etmeyi seviyosanız mesela romantik bi müzik aç şarap ikram et mum yak ışığı kapat azcık bi dans edin.. ha bi de hoş kokulu mum ya da oda parfümü ile havayı yumuşatabilirsin..
hatta çikolata soslu meyve tabağı hazırla beraber yiyin..

bir adet snickers yerim, etkisini, farkını muhakkak gösterir,

2008 authentuqie ( yanlıs yazmıs olabilirim ) 1.5 dci megane II

hocam 2008 1.4 dizel polo kullandım uzun süre. yakıt konusunda bu kadar başarılı bir araba daha görmedim. antep'e istanbul'dan tek depoyla gittik. 1100 km yani. eğer biraz daha kısıp 1.4 polo dizel alabiliyorsan her türlü tavsiyemdir.

2008 fiesta dizel en iyisi bence

polo çok yakar, ayrıca masraflı bir araç

punto zayıf.. uzun vadede kullanılmaz.

clio'yu bilmiyorum, ama ford'a tercih etmem.

tek sıkıntılı yön common rail dizel motorların bazen olmadık masraflar çıkartması.

2008 1.4 dizel polo iyidir ama 25bin den baslıyodur o kadar çıkamam.Fiesta yada clioya daha yakınım

(bkz: honda jazz)

Adam sonuçta geliyor,direk ve endirek istihdam yaratıyor 1,yan sanayiyi geliştiriyor 2, Lojistik firmalarını geliştiriyor 3..daha gider bu..kar elde ediyorsa sonuçta maliyetleride oluyor ve o maliyetler makro ekonomik açıdan türkiye'nin kazancı oluyor.

hiç anlamam bu işlerden ama... ülkeye sıcak para sokacağı için olabilir mi?

Türkiye için konuşursak; büyük bir enerji ihtiyacımız var ve bunu mecburen ithal ediyoruz. üstüne sanayi politikamızda da sıkıntı var, dolayısıyla ihracatımızdan çok daha fazla ithalat yapıyoruz böylece de dış ticaret(yani döviz) açığı oluşuyor. bu açığın bir şekilde finanse edilmesi lazım, bu da yabancı yatırımcıların ülkeye döviz getirmeleri ile mümkün oluyor. onların gelmesi için de küresel piyasalarda uygun ortam varsa, geliyorlar kazanıyorlar ve gidiyorlar. sıkıntılardan biri de burada, yabancı yatırımlar çoğunlukla "kısa vadeli finansman yatırımları(sıcak para)" şeklinde geliyor. halbuki "doğrudan yabancı yatırım" yani fabrika vb. şeklinde uzun vadeli gelse ekonomiye çok daha az zararı olur hatta yararı olur. bir de "cari açık verilebildiği için verilir" diye bir görüş vardır. yani bir anlamda kısır döngü, yabancılar geldiği için rahat rahat ithalat yapıyoruz, ithalat arttıkça yabancı yatırımcıya bağlılığımız artıyor. hatta daha da genişletirsek, yabancı yatırımcı geldiği için TL değerleniyor böylece ihracat gücümüz azalırken ithalat gücümüz artıyor.

tamamen duygusal, adamlar dolarlarıyla geliyorlar ve yatırım yapıyorlar. yani ellerindeki doları türk lirasına çevirmiş oluyorlar ve paramız değerleniyor. kriz dönemlerinde yada siyasetin karışık olduğu zamanlarda ellerini ayaklarını çekiyorlar.

almansın
geldin türkiye'ye bir fabrika kurdun
40 m eur yatırım yaptın tesis kurdun, tesisi kurarken kime para verdin yine Türk yerel firmalara, binanı yapmak için çimento aldın mesela nereden aldın ? Türk firmasından,
200 kişiye iş verdin, 20 tane mühendis çalıştırdın, onların maaşını verdin sağlık sigortasını yaptın SSK sını ödedin vs
yapcağın ürün için hammaddeye ihtiyacın var kimden aldın yine Türk firmalarından, dolaylı yoldan onlara para kazandırdın
ürünü yaptın nereye sattın Fransa'ya mesela ne oldu ülkeye döviz girdi
yıl sonunda kar ettin vergisini kime ödedin Türkiye Cumhuriyetine
bu şekilde çok firma var mı ? evet
devletin binbir türlü teşviğinden faydalanıyorlar mı tüm bunların karşılığında ? o da evet
tüm bunlar iyi midir ? sen karar ver

bir de gelip üretim vs yapmadan sadece al sat yapmak ya da sermaye piyasasında para kazanmak isteyenler var o kısmı tartışılır tabi
onu da şöyle düşün sen Türk girişimcisin neye ihtiyacın var para, kimden alacaksın banka, hintli zengin geldi o bankaya yüzde bilmem kaç faiz karşılı borç verdi, o parayla da banka sana kredi verdi sen de bu sayede işini kurdun karşılığında sen faizi bankaya banka da hintli zengine ödedin sonuçta ne oldu
sen çalıştın o kazandı, peki sen kazanmadın mı ? sen de kazandın

çok derin bakmazsan bu şekilde güllük gülistanlık ama yabncı yatırımın zararı yok mu ? çok hem de pek çok, IKEA geldikten sonra kaç mobilyacı kepenk kapattı mesela ?

türkiyeye yatırım yapıyor ama artı değer sonucu oluşan ürünleri ülkemizde satıyorsa bu ülke için o kadar da iyi değildir aksine kötüdür. telekomu satın alıyor ve hayvani karlar elde ediyorsa bu kötüdür. çünkü hem bizi sikip hem para kazanıyordur. ki telekom özelleştirilmeden de orada çalışan insan para kazanıyordu şimdi de. değişen şey hayvani paranın yabancıya gitmesidir (kısa vadeli sıcak para istemi yüzünden) eğer sen türk yatırımcıyı yabancı yatırımcı kadar teşvik edersen yine gerekli istihdam yaratılmış olur bu sefer ise kazancın ülke bazında %100 olur. atıyorum burger açıyorsun eyvallah orda çalışanlar da kazanıyor az buçuk ama bizim burgera harcadığımız para (ürün fiyatları, firmanın dışarıdan aldığı ürün fiyatları, franchising ücreti) baya bir yüklü. üstüne üstlük küçük işletmelerin amına koymaları cabası. tabiki de birileri kepenk kapatıcak diye fabrika kurulmasın denemez ayrıyetten iran gibi olalım ülkemize coca cola sokulmasın da denemez ama gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi daha sıkı önlemler alırsak belki de biraz olsun sömürge olarak (geniş pazara sahip gelişmemiş ülke) kullanılmaktan sıyrılabiliriz öptüm sçs.

kabaca

payment terms,

50% cash in advance payment with the order confirmation for material procurement
50% cash payment by the completion of the work

50% cash in advance payment
50% cash payment by the completion of the work
demis aba, dogru, ama cash deyince nakit para akla gelebilir. boyle islerde check, credit de ise girdigi icin, "cash" kullanmasak da olur.
50% of the total amount in advance payment with the purchase order confirmation for material procurement
50% of the payment by the completion of the work( demek belki daha iyi olur. )

faralya +1

@acilin ben akrebim'in yazdığında bir sorun çıkmadı. gerçi adam kabul etmedi ama olsun :)

Arkadaşın abisi bir kaç senedir danimarkada doktora yapıyordu. Arkadaş evlenirken düğüne geliyor. Tecil işleminde sıkıntı çıkmış koluna girip merkeze götürdüler. Sonra yazı faks bilmemne serbest kaldı.

2 sene askerliğini tecil ettirme hakkı var ama bunun için şubeye gidip işlemi yaptırtmak zorunda. Yurda girişte eğer yoklama kaçağı olduğu görülürse kendisini misafir ederler.

çok örneğini görmüş emekli askerlik şubesi çavuşu der ki (personel asteğmen ypksa en yetkili ağız olarak) hiç bir şey olmaz
iyi ve normal ihtimal;
hiçbirşey olmaz
en kötü ihtimal; bakaya olduğu tespit edilir, askerlik şubesinde bir gece misafir edilir (artık bunu da yapmıyorlar yarın gel diyerek bırakıyorlar) ertesi gün resmi olarak tecil işlemi yapar 1+1 yıl kafası rahat

@acilin ben akrebim
Bahsettiğim arkadaşın yaşı 27 üniversite bitmedi ve ilişiği de kesildi yani zaten 7 yıldır tecilli diyebiliriz peki yine aynı rahatlıkla gelebilir mi.

üniversite bitirmeyen adam yedek subay adayı olmadığı için "bakaya" kalmaz. kaçak olur. dikkat edin.

tabiki almaman gerekir, yazdıklarından da farklı bir şey anlaşılmıyor.

bahsettiğin uyarı italya'ya girmek isteyenler için değil, italyan konsolosluğu'ndan vize almak isteyenler için.

bence problem yaşaman olanaksız.

idata'dan yazan şu.

vize süresi bitmeden yeni vize başvurusunda bulunamıyorsun. o nedenle vizeyi iptal edip yeniden alman gerekir.
peki bu bilgi benim ne işime yarayacak dersen eğer italya'dan dönüşün vizenin son tarihinden sonraya geliyorsa yeni vize almalısın, italyadan bunu yapabilmek için de vizeni iptal etmelisin.

vizen bitene kadar italyaya gir cık, sorun yok. multilerde, her zaman vizeyi aldıgın ulkeye ilk once bi gireceksin, sonrası bitis tarihine kadar onemli degil.

sayısız kez italya'ya girdim çıktım tamamı fransa konsolosluğundan alınmış vizelerdi, hiç bir şey olmaz, en fazla pasaport polisi bir kaç soru fazla sorar ilk girişin olduğu için, yanında otel rezerv ve uçak dönüş biletinin çıktısı olursa o soruları da rahat atlatırsın, iyi yolculuklar

kulüpleri falan oluyor.

genelde briç kitapları çok teorik olur, ama hafta sonunda briç miydi neydi adı, öyle güzel bir kitap vardı. resimli falan, yıllar önce ondan gayet güzel öğrenmiştim.

temel kuralları öğrendikten sonra bridgebase üzerinden online oynayabilirsiniz, çok güzel sitedir.

hatta baktım şimdi, kitap şu:

www.nealsak.com

yahoo'dan oynardık biz eskiden. bridge base vardı bir de. burda bilgi seviyene göre odalara girersin.

klüplere gidemem diyorsan bir tane kitap al. eskiden sistem beş kart majordü. ama yeni bir sistem çıkmış galiba. adını hatırlamıyorum da. beş kart major al kitabı ya da o yeni sistemin adını öğren ondan al. sakın goren alma. onun devri biteli çok oldu.

üniversitelerdeki öğrenci kulüpleri de haftalık olarak eğitim veriyorlar. tavsiye ederim.

easybridge diye bir program var, anlatımlı olarak oynatır ve öğretir çok faydalıdır, yalnız bir süre sonra hastalık yapar başından kalkamazsın uyarayım

(bkz: sofinin dünyasi)

www.kitapyurdu.com

kimileri çok eleştirse de felsefenin başlangıç ilkeleri.

afşar timuçin'in öyle bir kitabı vardı sanki...

alternatif olacak ama; kutsal bilgi kaynağı sözlük;
the story of philosophy başlığında immanuel tolstoyevski'den şahane bir derleme vardır. illa kitap lezzeti yakalamak istiyorum dersen çıktısını alıp okuyabilirsin

önce konuyu öğrenip sonra soruları kendin oluşturabilirsin. aynı anket sorularını kullanmak literaturü taklit etmekten öteye geçirmiyo bana göre. kendi hazırladığın anket sorularını önce pilot bir gruba uygulayıp güvenilirliğini ölçüp (cronbach alpha falan filan), daha sonra burdan kendi sorularınla çalışmanı hazırlarsın. bence.

ben de benzer bir dertten muzdariptim lakin çaresi kolay, öncelikle neyi ölçmek istiyorsun mesela satın alma eğilimi, ya da firma itibari, bunun için iki yol var
1- her ünivin kütüphanesinde bulabileceğin beş tuğla kalınlıında scale book lar vardır, mesela farklı marketing scale book lara ulaşman gayet kolay
2- tabi ki mübarek google, mesela satın alma eğilimi ölçmek istiyorsun yaz google a purchase intention scale questionnaire, bu yolla pek çok ankete ulaşabilirsin

tabi bulamama olasılığın var bu noktada o konuda yazılmış tezlere ulaşmaya çalış zira mutlaka birinden birinde anket soruları vardır, para vermene gerek yok, sözlükte makale aranıyor duyurularına yazarsan muhakkak bir yardımcı olan çıkacaktır. bu konuda yazılmış yurtdışında da tez yok dersen, napıyosun sen titre ve kendine gel daha basit bir konu seç derim sana

son olarak anketi kendin oluşturman çok riskli zira günün sonunda elinde güvenilirliği olmayan, analizlerinde işine yaramayacak kullanılamaz bir data ile kalma ihtimalin çok yüksek.

benim gidip tezimin son bölümünü yazmam lazım sana kolay gelsin

ben de aynı durumdayım, tez danışmanımın yardımıyla kendi sorularımı oluşturuyorum. bir sitedeki soruları kullanırsanız plagiarism'le falan suçlanabilirsiniz o konuda katı bir okuldaysanız.

orjinal kaynağı gösterdiğiniz müddetçe plagiarism suçlanmazsanız, hazır bir anketi alıp da ben yaptım tasarladım derseniz o eşeklik olur o ayrı

Teşekkür ederim herkese. Dilerim herkesiz tezi "tez" zamanda biter :)

gerek yok, schengen hollanda için de geçerli olacaktır, ilk girişi italyaya yaptınığınız için de sonraki schengen ülkelerine rahatlıkla girip çıkabilirsiniz

shengen vizeniz "multiple" ise giriş yapabilirsiniz. ama 1 girişlik ise yeniden başvuru yapmanız gerekir.

bence vodafone

-vodafone
mesaj paketleri ve her yöne tarifeleri en ucuz toplamda vodafone
hem de aveaya göre fazlasıyla çekeri var...

vodafone
-sevgilisi turkcelli olan biri diyor bak bunu.

vodafone

vodafone

fn+f8 i dene benim toshiba aynı şekilde saçmalamıştı çözüm olmuştu

hali hazırda denenmişti kendisi.

1. 192.168.1.1 yaz, modemini kurcala.
2. kablosuz ağ düğmesi varsa, aç.
3. windowsu sil, linux yükle.


ilk ikisinden birisi sorunu cozmezse, 3. den kesin eminim

1- plakaya yazılmıs olsaydı arac sahibine giderdi, sana vermısler haberı olmaz.

Tutanakta plaka da yazıyor ruhsattaki adres de ama cezayı direk kesip verdi elime..

yok oyle değil, eds gibi sen farketmedın yemıssın cezayı durumunda plakaya gidiyor. senın durumda haberı olmaz.

Anladım..Peki ben bu cezayı kartla nasıl ödeyebilirim? Bir de galiba tescil tarihi lazım ruhsatı teslim ettim. Tescil tarihini nerden öğrenebilirim? Araç sıfır alındı birkaç ay önce trafiğe çıkış tarihi de olabilir sanırsam.

iş bankasından sadece ceza makbuzunu vererek ödeme yapabibirsin ama kkdan çekiliyor mu bilmiyorum

Banka kredi kartıyla çekmiyor maalesef. İşbank internet şubesine baktım sadece hesaptan ödüyor. Gelir idaresi başkanlığı web sitesinde kartla ödeme var ama orda da tescil tarihi lazım aracın.. :(

intvd.gib.gov.tr

buradan mtv sorgula, karşına gelen ekranda en sağda beyanla trafik cezası ödeme bölümü var, buradan kredi kartı ile ödeme yapabilirsin, makbuzunu sakla ve araç sahibine istemesen de bilgi verip makbuzun onda kalmasını sağla ki, fenni muayeneye gittiğinde sorun yaşamasın, sistemde ödenmemiş görünür sıkıntı olur, makbuzla çözer,

aracın trafik tescil tarihine ihtiyacın olacak - ama beş on gün sapmalı da girsen sistem plakadan bulup getirebiliyor

geçmiş olsun

1-ceza makbuzu senin elinde olduğundan adamın haberi olmaz. şayet ödemezsen alım satım durumunda trafikte çıkar ve faizi ile birlikte ödersin. 15 gün içinde ödersen %25 indirimli ödersin aksi halde 130 tl ödersin.
2-kredi kartı ile ödeyemezsin sanırsam. benim çevremdekiler hep nakit ödeme yapıyorlardı. ama senin dediğin gibi ise emniyetin sitesinden plka ile araç sorgulama vardı oradan bir bak belki yazıyordur tescil tarihi falan hatta rehinli olup olmadığı bile yazıyordu.

yayalara gerekli özeni gösterelim!
trafik canavarı olmayalım dimi ama hafız.

Ya yayalara özen gösterme konusunda haklısın onu zaten yapıyorum ama dolmuş durağının tam önünde 70 hız limitli bir yerde 70 ile giderken birden önünü kapatan dolmuşun arkasında yaya geçidi ve bekleyen insanlar görünce durmak imkansız oldu :((

Hücrenin üzerine gel, sağ klik, "format cells", category olarak "Text" seç.

sağ tık, hücreleri biçimlendir, sayı sekmesinden, tür olarak "metin"

veya

her hücrenin başına ' koyarak da olur.

baştan oldu.
şimdi 1,21e+12 yazdı bi hücrede?

Sutunu genislet.

excel bunu sıra numarası olarak değil de direkt sayı olarak algıladığı için otomatik olarak baştaki sıfırları atıyor. numaray yazmadan önce başına kesme işareti koyarsan problem çözülür. örneğin: '0001021676.
kolay gelsin.

başına kesme işareti koy

aylardır bu şekilde bağlanıyorum, hatta adsl yi bile kapattım, vodafone 3g ile hiç problem olmuyor tabi download ve upload yapınca limit çabuk doluyor o ayrı

hazir bu duyuru tazeyeken burdan sorayim telefonumda sim lock olup olmadigini nasil anlayabilirim. telefon kontratsiz alindi ve zamaninda hem turkcell hem de avea kullanildi(bak bunu yazarken sorum sacma gibi geldi). ancak simdi yurtdisinda kullanacagim onun icin bir emin olayim istiyorum yoksa bosuna t-mobile'a 60$ bayilmayayim.

bi de arada o kaybolur, bağlantı ayarlarını sıfırlamak gerekir.

oradan o malı alacağınızı belli edin. almayacağınız bir şey için pazarlık yapamazsınız bu kadar açık. kilit nokta şu "aklımda bir fiyat var, fakat siz bir başlayın ne kadara verebiliyorsunuz" diye. kafanızdaki rakama %10-15 yaklaşmadıkça söylemeyin rakamı. düşmesini bekleyin. siz alacaksanız esnaf illaki düşer. sonra o rakama geldiğini gördüğünüz zaman aklınızdaki rakamı söyleyin.

o kadar pazarlık yapmanın sonucunda o rakama düşecektir. düşmese de epey düşürmüş olursunuz. satın alırsınız.

esnafların kilidini çözecek yegane olgu nakit paradır.
Baktınız ki söylenen fiyat sizin belirlediginizden çok yukarılarda, "hacım vallahi olmaz. param olsa amenna ama yok ki meret. x'e düşersen alırım" diceksin. Karşıdaki dayı-teyze kimse artık, olmaz güzelim, bana gelişi y, ben sana bunu x'e nasıl vereyim dicek. Bu noktada cepten cash para çıkartılıp esnafa "bunun para cebinde, alacak belliki, baska yere gitmesin" düşüncesi yerleştirilmeli.

Bu sırada siz "Hacım beni kapı kapı dolaşdırtıp ugrastırma. illaki bulacaz kendimize göre uygun bir yer ama para sana nasip olsun" derseniz, dayı'nın yumusadıgını göreceksiniz zaten. O sırada dükkandaki başka bir mala gözünüzü dikip "aa, bunlar ne kadaraaa. çok güzelmişşş" diye agzınızı geverek sorunuz. dayı bir fiyat çekecek. "ahhhgghh. param olsa alırdım" diceksiniz. "gerçi daha bunda bile indirim yapmıyosun hacı amca. şunlarda temelli iflas ettirirsin beni" diceksiniz. dayı gülecek.

o sırada, "hadi hacım hadi. allah bereket versin" deyip, belirlediginiz fiyatın parasını cebinizden çıkarıp dayıya uzatın. fazla düşünmesine müsaade etmeden, malı kucaklayın, poşetleyin. "Hakkını helal et dayı" deyiniz.
hayırlı ugurlu olsun.

Not: Esnafım :)

8 yıllık kariyerinde yüzmilyonlarca euroluk satış yapmış üstüne de MBA'de sales management ve negotiation dersi almış bir adam olarak şunu söyleyebilirim ki esnaf ortamında pazarlık bambaşkadır, keza esnafın ruh haline, paraya ihtiyacına, senden aldığı alıcı intibasına göre değişir.
Bu noktada tavsiyem şu şekilde olur, alacağınız malın alternatiflerini satıcı ile beraber değerlendirin,sonra bu alternatiflerden bir ikisini beğendiğinizi belli edin, en son elinizdeki bütçeyi %10 eksiğiyle belirterek benim bu kadar param var diyin, satıcının marjı var ise ilk teklifiyle ciddi bir düşüş yapacaktır (bu size fikir verir),sonrasında taviz vermeyin ki ikinci üçüncü teklifini yapacaktır, siz de daha önce %10 eksik bildirdiğiniz rakamı söyleyin, size daha ucuz olan alternatifi önerirse direk vazgeçmeye meyilli olduğunuzu belli edin, son kısmında ise satıcıya zamanınızın dar olduğunu belirtip zaman baskısı kurun, üsteleyerek tamam bu fiyata anlaştık şeklinde siz kapatın satıcının tamam demesini beklemeyin. Unutmayın satıcı eğer inmiyorsa arz talep dengesi sizin aleyhinizedir ki takla atsanız sonuç alamazsınız. ama büyük pazarlıklarda bu yöntem genelde işe yarar.
hadi hayırlı işler

babam der ki: hiç bilmiyorsan yarısını öner...
aklınızda bulunsun...

teşekkurler millet, aradıgım ruh bu:)

pazarlığa kredi kartıyla alacakmış gibi başla. yukarıda anlatılanları uygula. kredi kartı için anlaşma sağlandığında çek kılıcını (nakit). bi %10 da ordan alırsın. yalnız nakdini fiziki olarak satıcıya göster hatta uzat. satış cansa nakit canandır.
Ek olarak kendi gözlemlerim şunu söyledi: 2 türlü satıcı vardır.

birincisi mekanım olsun diye koftiden ticaretle uğraşanlar vardır. genelde babadan devrolanlarla yaşamaya çalışırlar ve edep adap bilmezler. bu tiplerle alış veriş yapma. kazanıp kazanmamak onun için önemli değildir. çalışmaya ihtiyaç duymayacağım kadar nakdim olursa eğer ben de bu adamlardan olcam :) yani benle alışveriş yapma. çünkü ben pazarlık yapmam alırsan ekime almazsan ekime kadar derim sallarım seni.

ikinci grup ise ticareti meslek haline getirmiş ve yaşamını buradan kazanan insanlardan oluşur. sektörden kazandığını yine sektöre yatırarak ticaretin gelişimini sağlarlar. iletişim bu adamlar için her şeydir. yeri gelir senin tatlı dilin için aklının alamayacağı indirimler yapar. ister istemez sen de gördüğün ilgiden ötürü tüm çevreni bu adamlara yönlendirirsin. bu adamlarla ihtiyacın yoksa pazarlık yapma. ama pazarlık yapmayı çok seven adamlardır bunlar. hele ki nakitle geldiysen bir şekilde ya fiyatı kırarlar ya da senin aklındaki fiyatı bir miktar yükselterek satışı tamamlarlar. işte bu adamlarla rahatlıkla pazarlık yapılabilir. satış sonunda da mutlaka tatmin olursun, kazıklanmış hissi duymazsın.

@titiz, gözlemlerin harika. kesinlikle kimi yerde paramızın ve aklımızın ırzına geçilmiş gibi hissediyoruz, 2.gruptakilerde ise ticared eddik, ne güzel modunda ayrılıyoruz.

hakan günday'ın malafa romanını okuyunuz. her ne kadar kitap bambaşka şeyler anlatsa da içinde bol miktarda tezgahtar psikolojisi ve pazarlık sahnesi barındırmaktadır. fikir sağlayabilir.

aklınızdaki fiyat makul olsun. unutmayın ki kimse para kazanmadan size bir şey satmaz. ayağın alışsın denen şey gerçekten daha yüksek kar potansiyeli olan ticari durumlar haricinde yoktur. sen çok hacimli bir potansiyel sunmuyorsan kimse sana maaliyetine bir şey satmaz. bu cümle hep aklında olsun. satıcının verdiği fiyatta herzaman onun yararına bir şey vardır. olacaktır. senin yapman gereken şey, yani pazarlık tam olarak şudur.

öyle bir fayda seviyesi bulmalısın ki, hem satıcının işine yarayacak, dolayısıyla kabul edecek hem de senin maksimum derecede işine yarayacak. satışın tüm özü budur aslında. ama bunu yapmanın yöntemleri vardır. eğer elinde mal ve fiyattan başka bir şey yoksa, yani alabileceğin bir promosyon vs. yoksa satıcıya ticaretin sadece bu satıştan ibaret olmayacağını anlatabilmelisin mesela. ama bunu ayağımız alışsın diyerek yaparsan olmaz. şöyle bir örnek vereyim.

basit bir örnek, evinin yakınlarında ki bakkala gittiğinde peynir alacağın zaman direk peynir fiyatı sorma. peynirin tadına bak, yavaş yavaş peyniri yerken mesela "abi sende soğğuk bira bulunur mu herzaman, absolute var mı, gece kaça kadar açıksın" gibi sorular sor. bakkalın gözlerinin parladığını göreceksin direk. bunu yaptıktan sonra peynirin fiyatını söylediğinde söylemen gereken tek şey şudur:
"abi sen de pahalı satıyormuşsun yaa" ama sakın "peynir de çok pahalıymış" deme, genel konuş. bu fiyatla onun tüm dükkanını değerlendireceğini hissettir. eğer karşında akıllı bir satıcı var ise "pahalı satıyorsun" lafının sadece peyniri değil, absolutu, birayı, gece geç saatte alabileceğin diğer ürünleri de kapsayacağını görecektir. sana da o peynir mantıklı fiyata, ya da daha iyi bir peynir o paraya gelecektir. pazarlık herzaman en düşük fiyatı almak değildir. sürekli fayda maaliyet analizi yapmalısın.
haa akıllı değilse ya da akıllı ama çakalsa zaten "peynirin gelişi böyle gardaş, valla para kazanmıyom" diyecektir.
ne akıllı, ne çakal, ne de salak değil de bildiğin koca kurtsa eğer "ayarlarız abim sana güzelinden bir şeyler lafı mı olur" der, sana iyi fiyat performans aldığını düşündüren bir şekilde o peyniri çakar, üzerine de o absolutları bilmemneleri de deli karlar ile satar. absoluttan kar etmez de başka şeyden eder onun yanında. haa böyle bir koca kurt çıkarsa zaten karşına yapacak bir şeyin yok. otur ve izle, öğren. sonraki hamlesini, neden sana o fiyata verdiğini düşün. bundan sonrası deneyimdir. ama deneyim kazansan da onu ,sektör jargonu, ile s.kemezsin. çünkü deneyimin de ötesi yetenek ve bilgidir. ki o adamda bunlardan var, haberin olsun.
daha anlatılacak o kadar çok şey var ki. ne desem boş. sen bu kadar abartma, bir şeyi almadan önce fiyatını araştır iyice. öyle git satıcıya. seni memnun eden bir fiyat olursa da al onu. "acaba adam ne kazandı" diye düşünme, üzülürsün. mutlaka bir şeyler kazandı o.

satış işi öyle pis bir iştir ki bir süre sonra annenle bile konuşurken sonrasını düşünür, nereden ne kazancın olacağını hesaplamaya başlarsın. insanlardan bir şey istemez, "kendi istekleri" ile yapmalarını sağlarsın. bunu en yakınına bile yapmaya başlarsın.

off, anlatırken bile daraldım o günler aklıma geldikçe. geride bıraktım o günleri, memur oldum artık. :)

almancan iyi ise almanca bilen call center elemanları aranıyordu bi ara sıklıkla. 1500 euro maaş falan diolardı.

akzentfrei almancan varsa call center iyi ama adamın beynini zikiyorlar.

diploman var, almancan idare eder, ingilizce fena değilse, alman-türk iş adamları derneğinin borşürünü al, küçük büyük tüm alman şirketierine başvur. öyleleri var ki sadece almanca bilen eleman çalıştırıyorum havasını atmak için bile alıyorlar.

he bir de, fake diploma olayı var, yapanlar var, illegal işler yasak olmasa anlatırdım ama neyse.

bol şans kumpel

Otomotiv yan sanayi ilanlarına özellikle göz atmanı tavsiye ederim, bu sektörde almanca + ingilizce bilen işletme mezunu rahatlıkla min. 2000 TL (giriş seviyesi) civarında bir satış pozisyonu bulabilir ki bu ara gayet fazla pozisyon da var.
bol şans

www.yenibiris.com(deutsch-almanca)_inbound/208559.ilan bu mesela

kimse kimseye karışmasın ve fiyat uygun olsun diye düşünüldüğünde fıstıkağacı derim ben. güzeldir hem oralar. cinsiyet konusunda fikrim yok ama gecenin bir yarısı tek bir kız sokakta raahat rahat yürür..

çiçekçi yi gördüm. gayet başarılı. insanları kültürlü mü ne.. mekan da hoş. böyleyken böyle.

(bkz: selimiye)

bağlarbaşı-icadiye de yaşadım gayet uygundur, kimse kimseye karışmaz, dezavantajı merkeze dolmuşla inmen gerekecek,
sultantepede yaşadım, güzeldir hoştur ama fazla mahalle ortamı vardır, rizeli değilsen tavsiye etmem, avantajı iskeleye merkeze çok yakın olursun, ama o merdivenler bitirir insanı
zeynep kamil'de oturdum, kiralar göreceli olarak daha uygundur, ortam nezihtir genelde bekardır, keyiflidir, iskeleye bi dolmuş uzakta olursun

(bkz: libadiye caddesi)

tavsiye edilir şiddetle

anadolu hisarı gksu deresi çeevresi fiyat ile ilgili fikrim yok
bir de üsküdar salacak kızkulesini geçince sağda iskele var

beykoz'da var saat 15 tl sanirim.

emirgan. pembe kosk, sari kosk ya da beyaz kosk.

acik bufe kahvalti oluyo buralarda sabahlari.

aracınız varsa darıca hayvanat bahçesi çok eğlenceli olur
çok sevimli yaratıklar var

ağva olabilir üsküdardan otobüs var, ama özel araban varsa kesinlikle onla git :)
sapanca'da göl kenarında günlük kiralık villa veya evler var onları da internetten araştır. gece de kalabilirsiniz şöminesi de oluyor genelde.

boğaz turu ile rumeli kavağı'na gidin, orada birkaç saat gezip dolaşıp geri dönün (bırakma ve akşam üzeri alma genelde turlara dahil oluyor)

avea'da en fazla 500 mb sanırım. en yüksek olan süper paket de 500 mb.

2gblik paket var 35 tl

vidyo da izlemeyiveririm yea dersen 100mb bile yeter, ben öyle yapıyorum şahsen hem de 5 lira ayda.

Aynen sizin gibi kullanıyorum
vodafonedan 5gb paket almıştım 6 ay önce, baktım ki 6 ayda bu kullanımlsa sadece 1,6 gb kullanmışım (derhal adsl yi kapatıp bilgisayarı da iphone vasıtasıyla nete bağlamaya başladım) , dolayısıyla 500 mb yetecektir sizin kullanım seviyenizde gayet yetecektir

hocam bahsettiğin in-dash navigasyon dedikleri sistem
pek çok araç üreticisi bunu opsiyon olarak sunuyor, yazılımda navigasyon opsiyonu da vardır genelde ki türkiye'de bu opsiyon maalesef uygulanamıyor. sebebi de teleatlas ve navteq adındaki global navigable map üreticilerinin tr datasını işlememiş olması dolayısıyla orjinal ekipmanı bozmadan navigasyon sahibi olman mümkün değil
çözüm nedir diye sorarsan murtaş, navitech gibi firmalar orjinaline uygun ürünler uygulayabiliyorlar, misal ki sorentolardaki sistem murtaş'ın getirip taktığı sistemdir, corsa için uygun uygulamaları var mı bilmiyorum ama bi arayıp sormanda fayda var maliyeti ne olur dersen 1000 $ civarına çıkar tahminim
illa navigasyon diyorsan al bi pnd ya da gps li cep tel sorunun çöz derim

navigasyon için o bölme biraz uzak kalmıyor mu? yani seyir halinde iken, ekrana tıklamanız için bayağı bir öne eğilmeniz gerekecektir ki bu da biraz riskli bir iş sanki.